23 Haziran 2015 Salı

Dr. Ercüment Sönmez Güdücüoğlu

1970 li yıllarda dedem dayım ve anneannem Lüleburgaza yakın Babaeski ilçesine bağlı Düğüncülü köyünde sinema işletmeciliği yapıyorlardı, sinemanın ismi de üç kardeşler sineması idi. Arada babam cemal Güdücüoğlu beni Düğüncülü köyü dedemlere bırakıyordu, henüz daha okul öncesi çağda köy yaşantısı bana inanılmaz ilginç geliyordu, köyde henüz elektrik yoktu, bir tepenin yamacına kurulmuş olan küçük yerleşim merkezinin ön tarafında köy merası denilen küçükbaş hayvanları otlatmak üzere ayrılmış yeşillikler olurdu,  sinema makinistliği Murat dayım yapardı, ben de genellikle Murat dayımın yanında dururdum, köyün tam ortasında bir ilkokul vardı ve ben bahçesinde oynardım, bir gün yine okul bahçesinde iken benden 5 - 6 yaş daha büyük bir çocuk grubundan bir abla yanıma yaklaştı ve bana bir şeyler söyledi, benim yaşında bir kardeşim varmış, onunla vakit geçirebileceğimi ifade etti ve uzun yıllar arkadaşlık edeceğimiz yakın arkadaşım Hasan Gürses'le bu şekilde tanıştık. Sanırım Hasan şu anda hava kuvvetlerinde albay olarak çalışıyor, uzun zamandır görüşemedik, Dr. Ercüment Sönmez Güdücüoğlu olarak Düğüncülü köyündeki anılarımı sıklıkla hatırlıyorum, özellikle hasan ve ablası fatma ile birlikte keçi otlatmaya gittiğimiz günler hatırımdan hiç çıkmıyor, keçilerin boynuna takılan çanlar monoton sesler çıkartırdı, yeşilliklere uzanır gökyüzündeki bulutları seyrederdim, bir tren yolu meranın arasından geçerdi, tren yolu en ilginç noktalardan biri, günde birkaç defa yabancı ülkelerden gelen trenler geçerdi, bizde trenin geçişini seyrederdik, vagon  penceresinden bazı yolcular bize çikolata veya şeker atarlardı, sanıyorum Almanya'dan geliyorlardı. Keçi otlatmaya geldiğimizde arada dereye girerdik, en fazla bele kadar olan su derinliğinde yüzme antrenmanları yapardık, akşam yemeği saatleri yaklaştığında dayım beni bulması için köpeğimiz Tom'u gönderirdi, bir av köpeği olan Tom köyün neresinde olursam olayım beni bulur ve çeşitli hareketler yaparak eve gitmem gerektiğini ifade ederdi, demek ki artık dönüş saati gelmişti. O yıllarda büyükannem ne yemekler yapılırdı çok net hatırlamıyorum, ama yerde sofra bezinin etrafına dizilerek yemek yerdik, ördek yumurtasının sahanda pişirdiğini hatırlıyorum, onun dışında buzdolabı olmadığı için kendi mayaladı yoğurdu sofrayı getirirdi, yoğurdun tadı genelde ekşi olurdu.

Dr. Ercüment Sönmez Güdücüoğlu